Ara
Close this search box.

Yurtdışında Yaşayan Türklerin Gücü ve Washington Akape Müdürü

Trump ve yönetiminin PYD ile ilgili açıklamaları bizleri pek şaşırtmadı. Akape Hükümetinin yaptıkları sayısız yanlışlıklara, komşularla sıfır sorun denirken gelinen sorunsuz komşu kalmaması durumlarına, tek adam yönetiminin getirdiği ciddi sorunlara değinmeyeceğim.

Her ülke öncelikli olarak kendi çıkarlarını gözetler ve kendileri için en elverişli şartları oluşturmaya çalışır. Trump yerine Clinton seçilmiş olsaydı ortaya çıkan görüntü farklı olmayacaktı. Hatta Türkiye açısından daha da kötü olması ihtimali oldukça yüksekti.

Bu durum son derece açık bir şekilde Amerika’nın Türkiye’yi güvenilir ve ortak çalışmalar yapılabilecek bir ülke konumunda değerlendirmediğini göstermektedir.

Ben konuya daha farklı bir açıdan bakıyorum.

Amerika’da yaşayan Türk asıllı vatandaş ve soydaşlar bu konuda bir şeyler yapabilir miydi?

Bizler Türkiye’nin Amerika ve özellikle de İsrail ile arası en kötü olduğu dönemde bile son derece başarılı çalışmalarla imza attık. Sözde soykırım önergesinde bugüne kadar alınan en yüksek oyları aldık, Türk lobisi için “Türk Dostu” Kongre ve Senato üye sayılarını tarihte eşi görülmemiş bir sayıya ulaştık.

Nasıl oldu bu iş?

Amerika’da Türk toplumuna çağ atlatan Büyükelçi Şükrü Elektağ’dan sonra bugüne kadar burada görev yapmış en başarılı Büyükelçi Namık Tan sayesinde.

Önce Amerika’nın en büyük iki sivil toplum örgütü olan Federasyon ve Asamble’yi Türk Amerikan Koalisyonu ile bir araya getiren Büyükelçi Tan bir nefer gibi çalıştı. Gerek İsrail ile olan sıkıntılar, gerek sözde soykırım konularında bu uyuma destek vermeyen tek bir kuruluş vardı. Sadece bizim, yani Federasyon’un direk tepki koyarak karşılarına dikildiğimiz bir kuruluş.

Hain Fetö örgütü.

Bırakın desteği, bizlerin tam tersine karşıt gurupları destekleyen çalışmaları, büyük gazetelere verdikleri demeçleriyle bizi zor durumda bırakıyorlardı. Ancak o günlerde Akape’nin toz kondurmayıp sorgusuz, sualsiz sonuna kadar destek oldukları Fetö örgütü ile ilgili uyarılarımızı kimse duymak istemiyordu.

İşte bütün bu karmaşanın içinde herkese adil ve sevecen davranan, güven veren bir isimdi Büyükelçi Namık Tan.

Asamble ve Federasyon olarak neredeyse tüm kongre ve senato üyelerini tek, tek ziyaret ettik. İnanın soykırım var mıymış, yok muymuş, kim kimi kesmiş, nasıl doğramış, kimselerin umurunda değil.

Politika dünyanın her yerinde politika. O bölgede yaşayan üç, beş vatandaşla beraber randevu alıp, parlementerleri ziyarete gidip, kitap ve DVD’leri bırakıyorduk ama bir kişinin bile bu kitapda ne yazıyor, bu dvd’nin içinde ne var diye açıp bakmadığına adım kadar eminim.

Onların tüm derdi benim bölgemde bana oy ve, veya para verecek Türk asıllı vatandaş var mı, yok mu sorusuna cevap aramaktı. Ermeni lobisinin sözcüsü konumunda olan parlementerler dışında bir çok üyeyi yanımıza çektik, çekemediklerimiz de meydanın boş olmadığını gördüklerinde en azından çekimser kaldılar.

Bizler Roma’da Roma’lı gibi, yani Amerika’da Türk olarak değil de, Türk asılı Amerikalılar olarak, seçmen olarak, yapabileceklerimizin çok daha etkili olabileceğini öğrendik.

Pekiyi yeni Büyükelçi Serdar Kılıç ne yaptı?            

Halkı kucaklayıp adil olmak yerine Akape’nin Washington Müdürü olarak çalışmayı tercih etti. Recep Tayyip Erdoğan’a şirin görünecek sözde çalışmalara yöneldi. Yandaş ve yalakaları tercih etti. Sadece Akape milletvekillerine hizmet eden bir kuruluş haline gelen bu makamda sivil toplum örgütlerini küçümseyen, adam yerine koymayan, “ben ne dersem öyle olacak” zihniyetiyle farklı menzillere yelken açtı. Tesettürlü olmayan ve Akape’li olmayan kadın vekiller Washington’daki bazı “derneklerde” konuşturulmadı. MÜSİAD Amerika, Diyanet ve çapsız yalaka sözde bazı düşünce kuruluşları ile bu kuruluşların başında olan hacılarla kendi emir ve komuta zinciri içinde “sözde” sivil örgütler kurdu. Adını da “yönlendirme komitesi” koydu. Bu sözde liderlerin bir kısmı FBI’ın açtığı soruşturmalardan sonra kuyruklarını kıstırıp istifa ederek kaçtı.

Bu sözde kuruluşun içinde kimin nasıl seçildiğinin, bütçe ve kaynaklarının ne olup nereden geldiğinin, hatta yaptıkları sözde faaliyetlerin hesabını bilen tek kişi yok. Bu sözde kuruluşlarda Amerika’da doğmuş, büyümüş, bilgili, donanımlı, Kongre, Senato, Beyaz Saray ve Dışişleriyle ilişkiye girebilecek, hatta bırakın İngilizce’yi, Türkçe’yi bile doğru konuşan kimse yok.

Bakın diğer ülkelerin Büyükelçilerine!

Vatandaşlarına, soydaşlarına sahip çıkıyor, tarihi, kültürü, birliği, bütünlügü için çalışıyor, destek oluyorlar.

Bizimki?

Köstek olma yeter kardeşim!

Bu yazıyı paylaş:
Facebook
Twitter
LinkedIn
Kaya Boztepe

Kaya Boztepe

3 yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir