Ara
Close this search box.

ERGENE-KON MUHALIFE-KON

Mısır’da yaşananlar için AKP bas bas bağırıyor.

Demokrat olduklarından değil elbet.
Biraz da kendi sonlarını düşünüyorlar, buralarda neler olabilir, olursa kim ne ses çıkarır diye.
Hukuk yok çünkü, demokrat olamamış, anayasal yapısı oturmamış, nefret ve intikam üzerine kurulmuş bir garip düzen.
Ortada ciddi bir çatışma var.
Bir tarafta AKP ve Fettullah cemaati var.
Her ikisi de önceleri ortak düşman “Ordu” başta olmak üzere ortak paydalarda buluşurken, zaman geçtikçe kendi aralarında bir iktidar ve güç yarısına girdiler ve hedefe ulaştıktan sonra yollar ayrıldı.

Devleti gizlice ele geçireceğiz diyen Fettullah adalet ve emniyet makamlarında inisiyatifi ele geçirdi.
Aslında buna Fettullah değil de saadet zinciri cemaat demek lazım. Bu işler Fettullah’ın kapasitesini fazlasıyla aşıyor.
Gücünü bu kadrolaşmadan alan ve cemaat içinde ayrı liderlerle çalışan bu ekipler de çok yakında birbirlerine düşeceklerdir.
Çatırdamalar başladı bile.

 

Gerek ileriye yönelik liderlik ve menfaat çatışmaları, gerek gerçek ideoloji ile, hizmet düşüncesiyle bu ekibin bir parçası haline gelen inançlı kesimin rahatsızlığı giderek artmakta.

 

Biraz gerilere gidersek sağ cenahta genel hayal kırıklılığı yaşatan soğuk nevale Mesut Yılmaz, kırdığı potlarla adını tarihe altın harflerle yazdıran iş kadını Tansu, solda ise sol şeridi boş yere işgal edenlerin olduğu bir ortamda Abdurrahman Çelebi “milli görüş” gömleğini çıkardığını söyleyerek iktidar oldu.

 

Bu durum orduyu ürkütmüştü. Partinin iktidardan uzaklaştırılmasına yönelik bazı düşünceler olmuşsa da bunlar fiiliyata geçmeden dağılmıştır. 28 Şubat’ın yarım kalması, 27 Nisan bildirisinin ise yaramaması da bir askeri darbe olmuş olsaydı bile AKP’nin mağdur olarak ilk seçimlerde tekrar başa geleceğinin bir göstergesiydi.

 

Kendilerine karşı bu tutumdan açık bir şekilde haberdar olan AKP kendisini henüz güçlü hissetmediğinden, son derece akıllıca, yumuşak, mağdur ve makulü oynayarak ordu ve bürokrasi ile hesaplaşmak yerine rotayı halkı memnun edecek ekonomik ve sosyal politikalar üretmeye ve konumlarını daha da pekiştirmeye çevirdi.

 

Son derece akıllı bir yoldu bu.

Başarılı da oldu.

 

AKP’nin savuşturduğu en büyük tehlike kapanma davasıydı.
Malum oylama ile bunu aşan AKP 2007 seçimlerinden de çıkınca “ben oldum” dedi.
Cemaat ağırlıklı bir insiyatif ile ordunun ve muhalefetin gücünü kırmak için geçmiş yılların raporları, günlükleri ve sözde ihbarcılarla tuttuklamalar yaptı.
Baktı ses çıkmıyor, bunları genişlete genişlete ordu komutanlarından sesi fazla çıkan muhaliflere kadar getirdi.
Bu süreçte bazı eski ve yeni kuvvet komutanlarıylada bazı anlaşmalar yaparak gücü tamamen böldü.
Hala bugün Büyükanıt denilen komutanın gizli tanıklık yaptığı, meşhur Dolmabahçe toplantısında bazı anlaşmalar yaptığı söylemleri konuşulmakta.
Bu adam hükümete e-muhtura ile uyaran birisiydi.
Ne oldu?
Bu adama şeref madalyası verildi.
Süper lüks zırhlı araçlar tahsis edildi.
Sözde darbe hazırlığı için toplantı yapıldı denildiği tarihte denizin ortasında, yurt dışında olan komutanlar tutuklanırken bu adam boğazda çayını yudumluyordu.
Cemaate bağlı polis, gücünün doruğunda iken muhalif ve tehlike olarak gördüğü kişileri ortadan kaldırmak için 23 dosyayı birleştirerek konuyu öç almaya, darbeyi önleme değil, muhalifleri yok etme yoluna gitmiştir.
Gladyo, Jitem, darbeyi yapmış olanlardan hesap sorulmamıştır.
İktidarın suçlandığı yolsuzluklarla uğraşılmamıştır.
29 yıl önce baskınlar yaparak terörist faaliyetlerine başlayan ve bugüne kadar binlerce insanı çoluk çocuk, bebek demeden katleden terör örgütünün 15 Ağustos yani ilk terörist faaliyetlerini yaptıkları tarihi bayram ilan ettiler. Devlet içinde devlet oldular. At oynatıyorlar, hükümete fırça çekiyorlar ve kimsenin sesi çıkmıyor.
Ne asker ne de polis.
Neden?
Amaç seçimlere şehit haberleri olmadan gidebilmek.
AKP’nin daha önce başarılı olma sebeplerinden biri uzun vadeli düşünmeleri, hizmeti öncelikli olarak görerek makul ve ölçülü durmalarıydı.
Şu an ise iktidar sarhoşluğu, gücün verdiği şımarıklık, ben yaptım oldu zihniyeti ağırlıkta.
Reaksiyonel, küstah ve tehdit dolu açıklamarla kısa vadeli, günü kurtarmaya çalışan politikalar revaçta.
Haziran 2013 tarihi önemlidir.
Direnişin başladığı bu tarih Türk siyaset tarihinde bir mihenk taşıdır.
Yapılması gereken nedir?
O da başka bir günün yazısı…

Bu yazıyı paylaş:
Facebook
Twitter
LinkedIn
Kaya Boztepe

Kaya Boztepe

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir